İNŞAAT VEYA YIKIMLA İLGİLİ EMNİYET KURALLARINA UYMAMA (TCK M. 176)
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “özel hükümler” başlıklı ikinci kitabının, “topluma karşı suçlar” başlıklı üçüncü kısmının, “genel tehlike yaratan suçlar” başlıklı birinci bölümünde yer alan “inşaat veya yıkımla ilgili emniyet kurallarına uymama” suçu 176. maddede aşağıdaki şekilde hüküm altına alınmıştır:
“İnşaat veya yıkım faaliyeti sırasında, insan hayatı veya beden bütünlüğü açısından gerekli olan tedbirleri almayan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”
İlgili hükümden de anlaşılacağı üzere söz konusu suç, bir inşaatın yapılması ya da bir binanın yıkılması sırasında gerekli olan tedbirleri almakla yükümlü olan kişiler tarafından işlenebilecek bir suç tipidir. Bu kapsamda uygulamada çoğunlukla; müteahhitlerin, şantiye şeflerinin ya da inşaat şirketi yetkililerinin bu suçun şüphelisi/sanığı haline geldikleri gözlemlenmektedir:
“Dosya kapsamına göre, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen 26/01/2018 tarihli iddianamede, müştekilere ait binaya bitişik olan apartmanın kentsel dönüşüm kapsamında yıkıldığı, yıkım işlemi sırasında iş makinalarının müştekilere ait binaların duvarlarında delikler oluşturduğu, binanın müteahhati olan şüphelinin gerekli önlemleri almadığı, şüphelinin yıkım faaliyeti sırasında insan hayatı veya beden bütünlüğü açısından gerekli tedbirleri almamak suretiyle atılı suçu işlediği anlaşıldığından şüphelinin 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu 176/1. maddesi gereğince cezalandırılmasının talep edildiği…”
(İlgili Yargıtay Kararı: Yargıtay 2. Ceza Dairesi, 2021/772 Esas, 2021/9209 Karar, 27/04/2021, www.kazanci.com.tr)
İnşaat veya yıkımla ilgili emniyet kurallarına uymama suçu, somut tehlike suçu dur. Başka bir deyişle suçun oluşması için herhangi bir zararın meydana gelmesi şart olmayıp, sorumlu kişinin gerekli tedbirleri almaması ile suç oluşacaktır. Bu kapsamda, eğer tedbirlerin alınmaması neticesinde herhangi bir zarar meydana geldiyse ve ortaya çıkan zarar başka bir suçu da oluşturuyorsa (yaralama-öldürme gibi) fikri içtima kuralları uyarınca zararı ortaya koyan suç bakımından değerlendirme yapılacaktır. Bu hususla ilgili olarak Yargıtay 12. Ceza Dairesinin bir kararında;
“TCK’nın “Genel Tehlike Yaratan Suçlar” bölümünde düzenlenen ve ”İnşaat veya Yıkımla İlgili Emniyet Kurallarına Uymama” başlıklı 176/1 maddesinde inşaat veya yıkım faaliyeti sırasında, insan hayatı veya beden bütünlüğü açısından gerekli olan tedbirleri almama halinin suç olarak düzenlendiği, maddede belirtilen suçun tehlike suçu olup, somut olayda ise katılanın yaralanmış olması sebebiyle zarar suçunun oluştuğu dikkate alındığında; sanıkların taksirle yaralama suçundan cezalandırılmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki bozma öneren (1) numaralı görüşe iştirak edilmemiştir.”
ifadelerine yer verilmiştir. (İlgili karar: Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2014/7696 Esas, 2015/338 Karar, 14/01/2015, www.kazanci.com.tr) Uygulamada çoğunlukla gerekli tedbirlerin alınmaması dolayısıyla yaralanma ya da ölme neticeleri meydana geldiğinden, ilgili suç bakımından hüküm kurulmadığı görülmektedir. Fakat eğer meydana gelen yaralanma ya da ölüm neticesi ile tedbirlerin alınmaması arasında bir nedensellik bağı tespit edilemiyorsa; fail hakkında yaralama ya da öldürme suçlarından hüküm kurulması mümkün değildir. Böyle bir durumda inşaat veya yıkımla ilgili emniyet kurallarına uymama suçundan hüküm kurulması gerekmektedir:
“ÖZET : İki kez beyin ameliyatı olup kısmi felç geçiren ölenin, kabası biten inşaata çıkıp 4. kat balkonundan bakarken düştüğü olayda, inşaatta koruyucu önlem alınmaması ile ölüm olayı arasında uygun illiyet bağı bulunmadığı, inşaatta gerekli önlemi almamanın TCK 176 maddesindeki suçu oluşturduğu gözetilmelidir.
DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Emekli öğretmen olup 2 kez beyin ameliyatı olan ve kısmi felç geçiren ölenin, olay tarihinde yürüyüş yolu üzerinde bulunan sanığa ait kaba inşaatı biten binaya girip 4. katın balkonundan aşağı bakarken düştüğü tüm dosya kapsamından anlaşılmış olmakla, sanığın inşaatında koruyucu güvenlik önlemleri almaması ile ölüm olayı arasında uygun illiyet bağı bulunmadığı, sanığın inşaat faaliyeti sırasında gerekli tedbirleri almamaktan ibaret eyleminin TCK’nın 176. maddesinde tanımlanan suçu oluşturacağı, hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
SONUÇ : Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı ( BOZULMASINA ), 12.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
(İlgili Yargıtay Kararı: Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 2008/20142 Esas, 2010/10413 Karar, 12/10/2010, www.kazanci.com.tr)
İnşaat veya yıkımla ilgili emniyet kurallarına uymama suçu, şikâyete tabi bir suç olmayıp; re’sen takip edilmektedir. Asliye Ceza Mahkemelerinde yargılaması yapılan söz konusu suç tipi bakımından yeni düzenlemeler kapsamında ilgili mahkeme tarafından basit yargılama usulü uygulanabilir. (CMK m.251) Suçun cezası olarak kanunda üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası öngörülmüş olup; eğer kanuni şartları varsa hükmedilecek hapis cezası ertelenebileceği (TCK m. 51) gibi hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına da (CMK m. 231) karar verilebilir.
Uygulamada mahkemeler tarafından söz konusu suçun sübutuna etki eden alınması gerekli tedbirler ve tehlike-kusur durumu ile ilgili olarak bilirkişilerden rapor alınmaktadır:
“1-) Oluşa, tüm dosya kapsamına göre, sanığın şirkette çalışan olduğunu belirtmesi ve katılan ile şirket arasında geçiş izni verilmesine dair tutulan tutanakta yetkili olarak başka bir ismin yer alması karşısında, şirket yetkililerinin kesin olarak tespiti ile mahallinde teknik bilirkişiler marifetiyle keşif yapılarak, inşaat sırasında gerekli tedbirlerin alınıp alınmadığı, insan hayatı için bir tehlike yaratıp yaratmayacağı ile kusur durumu kesin biçimde saptandıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ile yazılı biçimde karar verilmesi,
2-) Sanık hakkında hüküm kurulurken uygulama maddesinin TCK.nun 176. maddesi yerine, TCK.nun 179/3 maddesi yollamasıyla 179/2 maddesi olarak yazılması, yasaya aykırı…” (İlgili Yargıtay Kararı: Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2015/3234 Esas, 2015/20861 Karar, 02/07/2015, www.kazanci.com.tr)
“Dosya kapsamına göre katılanlara ait evde inşaat faaliyetine bağlı olarak çatlakların oluştuğunun anlaşılması karşısında, sanıkların metro inşaatı faaliyeti sırasında, insan hayatı veya beden bütünlüğü açısından gerekli olan tedbirleri alıp almadığı, meydana gelen olayda kusurlarının bulunup bulunmadığı hususlarının tespiti bakımından, mahallinde tarafsızlıklarında şüphe oluşturmayacak inşaat mühendisi ve iş güvenliği uzmanı marifetiyle keşif yapılıp, katılanların olay anında evde oturmaya devam edip etmedikleri, inşaat firması tarafından bu hususta bir ihtar yapılıp yapılmadığı araştırılarak, oluşan çatlakların insan hayatı ve beden bütünlüğü açısından tehlike oluşturup oluşturmayacağı da belirlendikten sonra sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik araştırma ile hüküm kurulması, bozma nedenidir.” (İlgili Yargıtay Kararı: Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2016/843 E.K)
Ceza davaları, adli sicil kaydının bozulmasına ve hürriyeti kısıtlayacak yaptırımların ortaya çıkmasına neden olabileceğinden, bu konuda alanında uzman avukatlardan profesyonel hukuki destek almak, hak kaybına uğramamak bakımından önem arz etmektedir.
Avukat iltan Ekmekçioğlu