GÜRÜLTÜYE NEDEN OLMA SUÇU (TCK M. 183)
Gürültüye neden olma suçu; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun özel hükümler kitabında, “topluma karşı suçlar” kısmının “çevreye karşı suçlar” bölümünde hüküm altına alınmıştır. Bu kapsamda söz konusu maddeye göre (TCK m.183) “ilgili kanunlarla belirlenen yükümlülüklere aykırı olarak, başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli bir şekilde gürültüye neden olan kişi, iki aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”
Türk Ceza Kanunu’nun 183. maddesinde düzenlenen gürültüye neden olma suçunun, kanunda yalnızca temel şekli düzenlenmiş olup; bu suçun nitelikli ya da neticesi sebebiyle ağırlaşmış haline kanunda yer verilmemiştir.[1]
Bilindiği üzere Anayasamızın 56. maddesinde herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı koruma altına alınmış ve çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak, çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevi olarak öngörülmüştür. İşte tam da bu noktada gürültü, kişilerin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkını zedelemekte ve vatandaşlara bir sorumluluk olarak yüklenen çevreyi her yönden koruma görevinin de ihlali anlamına gelmektedir. Bu kapsamda doktrinde gürültüye neden olma suçunun insan sağlığına ağırlık vererek, canlıların yaşam alanı ve yaşam kaynağı olarak çevreyi koruduğu ifade edilmektedir.[2] Yargıtay kararlarında ise bu husus “TCK’nın 183. maddesine göre ilgili kanunlarda belirlenen yükümlülüklere aykırı olarak, başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli bir şekilde gürültüye neden olan kişi cezalandırılır. Bu düzenleme ile kişilerin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı güvence altına alınmıştır.” şeklinde belirtilmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 183. maddesinde düzenlenen bu suç tipi;
- ilgili kanunlarla belirlenen yükümlülüklere aykırı olarak, (ilk şart)
- başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli bir şekilde (ikinci şart)
gürültüye neden olunması halinde oluşacaktır.[3] Maddede sözü edilen “ilgili kanunlarla belirlenen yükümlülük”; 2872 Sayılı Çevre Kanunu’nun “çevreyi kirletmeme” ilkesi gereğince benimsediği düzenlemeye dayanılarak oluşturulan yönetmeliklerde açıklanan “çevresel gürültüye neden olmama” yükümlüğünü ifade etmektedir.
Bunun dışında Türk hukukunda gürültüye dair birden çok düzenleme bulunmaktadır. Yargıtay’a göre bu düzenlemelerin tamamı ele alındığında; uygulanacak yaptırımlar bakımından genel bir çerçevenin ortaya koyulması gerekirse aşağıdaki gibi bir tablo karşımıza çıkmaktadır: (İlgili Yargıtay Kararı: Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 2016/15421 Esas, 2017/2171 Karar, 27/02/2017, www.kazanci.com.tr)
“1- ) Çevresel gürültünün kaynağı, 2872 Sayılı Kanun’un 14. maddesinde açıklandığı üzere, “ulaşım araçları, şantiye, fabrika, atölye, işyeri, eğlence yeri, hizmet binaları ve konutlar” ise;
a- ) Gürültü, başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli olduğu takdirde 2872 Sayılı Kanun’un 14. maddesi delaletiyle TCK’nın 183. maddesindeki suçun cezası,
b- ) Gürültü, sırf huzur ve sükûnu bozmak maksadıyla yapılmış olsa bile başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli olduğu takdirde 2872 Sayılı Kanun’un 14. ve TCK’nın 44. maddesi delaletiyle TCK’nın 123 ve 183. maddesindeki suçlardan en ağır cezayı gerektiren suçun cezası,
c- ) Gürültü, fail tarafından sırf huzur ve sükûnu bozmak maksadıyla yapılmamış, bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli olmayacak boyutta ancak mağdurun huzur ve sükûnunu bozacak nitelikte ise 2872 Sayılı Kanun’un 14, 20/h maddesindeki kabahat,
2- ) Kaynağı ne olursa olsun çevresel gürültü, sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla yapılmış ve bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli olmadığı takdirde TCK’nın 123. maddesindeki suçun cezası,
3- ) Çevresel gürültünün kaynağı, 2872 Sayılı Kanun’un 14. maddesinde bahsedilen ulaşım araçları, şantiye, fabrika, atölye, işyeri, eğlence yeri, hizmet binaları ve konutlar haricindeki bir yer ise ya da sırf huzur ve sükunu bozma amacına yönelmemiş yahut bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli olmayacak nitelikte ise 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu’nun 36. maddesindeki kabahat,
4- ) Motorlu araç sürücülerinin araçlarının çevredekileri rahatsız edecek derecede gürültü çıkartması halinde gürültü, yukarda ( 1 ) numaralı kısımda açıklanan niteliklere sahip değil ise 5326 Sayılı Kanun’un 15/1 maddesindeki içtima kuralı gereğince 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 30/b ve 5326 Sayılı Kanun’un 36. maddesindeki idari para cezalarından hangisi daha ağır ise o kabahat,
Türünden yaptırımlar uygulanmalıdır.”
Diğer taraftan, toplumda yaşayan herkes bu suçun mağduru olabilir. Bu hususla ilgili olarak Yargıtay 4. Ceza Dairesi “Gürültüye neden olma suçunun belli bir mağduru yoktur. Toplumda yaşayan herkes bu suçun mağduru olabilir. Gürültünün belli olmayan bir kimseye karşı yapılması bu suçu TCK’nın 123. maddesindeki kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan ayırmaktadır. TCK’nın 123. maddesindeki suçun faili belli bir kimseyi hedef almakta iken, TCK’nın 183. maddesindeki suçun faili belli bir kimseyi hedef almamaktadır. Bu suçun oluşması için sanığın ilgili Kanunlarda belirlenen yükümlülüklere aykırı olarak başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli bir şekilde gürültüye neden olması yeterlidir.” ifadelerini kullanmaktadır.[4]
Gürültüye neden olma suçu yalnızca kasten işlenebilen bir suç olup, suçun taksirle işlenebilmesi mümkün değildir. Suçun soruşturulması ve kovuşturulması da şikayete tabi olmayıp; suç re’sen takip edilmektedir. Suçun cezası olarak kanunda iki aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası öngörülmüş olup; eğer kanuni şartları varsa hükmedilecek hapis cezası ertelenebileceği (TCK m. 51) gibi hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına da (CMK m. 231) karar verilebilir.
Asliye Ceza Mahkemelerinde görülen ve son değişiklikler kapsamında seri muhakeme usulüne tabi olan (CMK m. 250) gürültüye neden olma suçu davalarında, mahkemelerce ses düzeyinin insan sağlığının zarar görmesine elverişli olup olmadığı hususunun saptanması bakımından bilirkişilerden rapor alınmaktadır. Bu kapsamda gürültü ölçümü yapıldıktan sonra, belirlenen değerlerin ilgili mevzuatta öngörülen sınır değerlerini aşıp aşmadığı tespit edilmeli, daha sonra gürültünün insan sağlığının zarar görmesine elverişli olup olmadığı yine uzman görüşüyle tespit edilmelidir.[5]: (İlgili Yargıtay Kararı: Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 2015/13033 Esas, 2016/12044 Karar, 01/06/2016, www.kazanci.com.tr)
“Sanığın, … isimli işyerinin mesul müdürü olduğu, müzikli eğlence yeri olan işletmede yapılan denetimde; gece 22.00-02.00 saatleri arasında ses seviyelerinin ölçümünde 2008 tarihli Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği’nin 24. maddesinde belirlenen sınır değerlerin aşıldığının tespit edildiği, davaya konu denetim sonucunda ise idari para cezası uygulanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Sanık savunmasında, suçlamayı kabul etmediğini beyan etmiştir.
Dosyada çevre mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen raporda çevrede yaşayan, ve sürekli maruz kalan kişilerde fizyolojik, psikolojik ve sosyolojik etkileri oluşturabileceği belirtilmiştir.
Ölçülen gürültü düzeyi, yönetmeliğin belirlediği limit değerin üzerinde ise de, insan sağlığının zarar görmesine elverişli olup olmadığının bilimsel ölçütlere göre değerlendirilmesi gerekir. Bu sebeple üniversitelerin, Kulak Burun Boğaz Anabilim dalında uzman Kulak Burun Boğaz hekimlerinden, tercihen odyoloji uzmanlığı bulunan iki hekim ve yine bir odyologdan oluşacak üç kişilik heyete dosya tevdi edilerek, somut olayda gürültünün, insan sağlığının zarar görmesine elverişli olup olmadığı yönünde rapor alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekir.”
Son olarak önemle ifade etmek gerekir ki, gürültüye neden olma suçu somut tehlike suçudur. Yani bu suçun oluşması için gürültüye maruz kalan kişinin sağlığının bozulması gerekmez, gürültünün insan sağlığını tehlikeye düşürmeye elverişli olması yeterlidir. Bu husus ise yukarıda ifade edildiği gibi yargılamalarda bilirkişi raporu ile saptanmaktadır.
Ceza davaları, adli sicil kaydının bozulmasına ve hürriyeti kısıtlayacak yaptırımların ortaya çıkmasına neden olabileceğinden, bu konuda alanında uzman avukatlardan profesyonel hukuki destek almak, hak kaybına uğramamak bakımından önem arz etmektedir.
Çevre Kanunu Link:
https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2872.pdf
Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği Link:
https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=14012&MevzuatTur=7&MevzuatTertip=5
[1]“5237 sayılı TCK sistematiğine baktığımızda; bazı fiiller suç olarak belirlenmekle birlikte bu fiiller açısından suçların nitelikli haline ya da neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç tiplerine yer verilmediğini görmekteyiz. Başka bir anlatımla bu tip suçlarda suçun yalnızca temel şeklinin düzenlenmesiyle yetinilmiştir. 5237 sayılı TCK’nun 175. maddesinde ‘Akıl hastası üzerindeki bakım ve gözetim yükümlülüğünün ihlali’, TCK’nun 176. maddesinde ‘İnşaat veya yıkımla ilgili emniyet kurallarına uymama’, TCK’nun 177. maddesinde ‘Hayvanın tehlike yaratabilecek şekilde serbest bırakılması’, TCK’nun 180. maddesinde ‘Trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokma’, TCK’nun 183. maddesinde ‘Gürültüye neden olma’, TCK’nun 225 maddesinde ‘Hayasızca hareketler’ bunlara örnek olarak sayılabilir.”(Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2011/2-354 Esas, 2012/167 Karar, 24/04/2012, www.kazanci.com.tr)
[2]Gülsün Ayhan Aygörmez Uğurlubay, Çevreye Karşı Suçlar Türk ve Alman Çevre Ceza Hukukunda Güncel Sorunlar, Yetkin Yayınları, 2015, s. 471.
[3]“Böylece, 183’üncü maddeyle, “başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli bir şekilde gürültüye neden olan” her fiil değil; bu fiiller içerisinden “ilgili kanunlarla belirlenen yükümlülüklere aykırı” sonuç doğuranlar cezalandırılmaktadır.” (Mehmet Maden, Bir Tehlike Suçu Olarak “Gürültüye Neden Olma” (TCK, m. 183) ve Tehlike Suçlarına İlişkin Genel Tespitler, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2021, s.438.
[4]Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2020/13124 Esas, 2021/5225 Karar, 22/02/2021, www.kazanci.com.tr
[5]Handan Yokuş Sevük, “Gürültüye Neden Olma Suçu (TCK m.183)”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, C. 19, Sayı:. 2, SS: 363-380, 2013, s.375.