İnşaat Sözleşmeleri kaynaklı Bozukluk Bildiriminin Hukuki Niteliği (Ayıp İhbarı)
1. Açık ve Gizli Ayıp Ayrımı
Kanun koyucu, TBK m. 474 ve TBK m. 477 hükümleriyle ayıplı ifa hallerini “açık” ve “gizli” ayıp olarak ikiye ayırmıştır. Açık ayıplar, eserin teslimi sırasında makul bir dikkat ve özenle fark edilebilecek bozukluklardır. Bu durumda, iş sahibi bozukluğu fark ettiği andan itibaren makul bir süre içinde yükleniciye durumu bildirmekle yükümlüdür. Gizli ayıplarda ise durum farklılık arz eder. Gizli ayıp, eserin teslimi sırasında fark edilmesi mümkün olmayan, ancak zamanla ortaya çıkan bozukluktur. Bu durumda da, iş sahibi bozukluğu öğrendiği anda, gecikmeksizin bildirimde bulunmak zorundadır.
2. İspat Yükü
Bozukluk bildiriminin yapılıp yapılmadığı konusunda taraflar arasında çekişme doğduğunda, ispat yükü devreye girer. Türk Medeni Kanunu’nun genel ispat kuralları gereği, bir iddiada bulunan taraf bu iddiasını ispatla mükelleftir. Nitekim iş sahibi, bozukluğu yükleniciye süresinde bildirdiğini her türlü delille ispat edebilir. Bu ispat, yazılı belgelerle olabileceği gibi, tanık beyanları, mesajlaşma kayıtları, e-posta yazışmaları, hatta zımni davranışlarla da gerçekleştirilebilir.
Örneğin; Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/3721 E. ve 2016/4510 K. sayılı kararında şu hususlar yer almıştır: “Bozukluk bildiriminin yazılı olması zorunlu olmayıp, bildirimin süresinde yapıldığı her türlü delille kanıtlanabilir. İş sahibi, yükleniciyi açık ya da gizli ayıptan dolayı sorumlu tutabilmek için ayıbı yükleniciye süresinde bildirmeli; bu bildirimin yapıldığını da ispatlamalıdır.”
Bu karar, uygulamada sıkça karşılaşılan “ihbar yapılmadı” savunmasına karşı iş sahibine ispat açısından geniş olanaklar tanındığını göstermektedir.
3. Şekil Şartı ve Tacirler Arası Sözleşmeler
Sıklıkla karşılaşılan yanlış bir kanaat de, ayıp bildiriminin yalnızca ihtarname gibi resmi yazılarla yapılabileceği yönündedir. Oysa ki Türk Borçlar Kanunu’nda bu yönde bir zorunluluk yer almaz. Özellikle tacirler arasında dahi, ayıp bildirimi için yazılı şekil aranmaz. Yargıtay da bu konuda yerleşik içtihatlara sahiptir.
Örneğin; Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2014/3647 E. ve 2015/2109 K. sayılı kararında şu şekilde hüküm kurulmuştur: “Tacirler arasında kurulan eser sözleşmesinde dahi ayıp bildiriminin şekle bağlı yapılması gerektiği yönünde bir yasal zorunluluk yoktur. Tanıkla ve fiili delillerle de bildirim yapılabilir.”
Bu kararlar ışığında değerlendirildiğinde, bozukluk bildiriminin mutlaka noter kanalıyla ihtarname gönderilerek yapılmasının şart olmadığı, ancak bildirimin varlığının her türlü delille ispatlanabileceği açıkça ortaya konmuştur.
4. Bildirim Süresi ve Derhal Bildirim Ölçütü
Türk Borçlar Kanunu’nun 477. maddesinde geçen “derhal” kavramı ise uygulamada önemli tartışmalara neden olmaktadır. Yargıtay, “derhal” kavramını somut olayın özelliklerine göre değerlendirmekte ve makul süre içinde yapılan bildirimleri yeterli kabul etmektedir.
Örneğin; bir villanın inşası sırasında yapılan yalıtımın eksik olması durumu, ancak kış aylarında su sızıntısıyla ortaya çıkabilir. Böyle bir durumda bozukluk bildirimi, sızıntının fark edildiği anda yapılmışsa, bu “derhal” bildirim olarak değerlendirilmektedir.
5. Zımni Bildirim ve Davranışlarla Bildirim
Kanun ve Yargıtay içtihatlarında yer alan bir diğer önemli nokta da zımni bildirimdir. Yani iş sahibi, bozukluğu fark ettikten sonra yükleniciden açıkça düzeltme ya da tamirat talep etmişse, bu da bozukluk bildirimi anlamına gelir. Ayrıca yazılı belge olmasa dahi, yüklenicinin gelip kusurlu iş üzerinde yeniden çalışması da, bildirimin yapıldığının ve yüklenicinin bunu kabul ettiğinin göstergesi sayılabilir.
Bozukluk bildirimi, zamanında yapılıp yapılmadığı, şekli ve kapsamı, uyuşmazlıkların çözümünde belirleyici rol oynamaktadır. Her ne kadar yazılı şekil zorunluluğu bulunmasa da, bildirimin ispatı açısından belgelendirme, özellikle profesyonel iş ilişkilerinde önem arz etmektedir. Tarafların tacir olması, şekil şartını değiştirmez; önemli olan bildirimin yerinde ve zamanında yapılması ve bu bildirimin her türlü delille ispatlanabilir olmasıdır.
Kaynakça
- Türk Borçlar Kanunu, Madde 474 ve 477
- Yargıtay 15. HD., 2016/3721 E., 2016/4510 K.
- Yargıtay 23. HD., 2014/3647 E., 2015/2109 K.
Av. İltan EKMEKÇİOĞLU