TÜZEL KİŞİLER HAKKINDA GÜVENLİK TEDBİRİ UYGULANMASI (TCK 242)

Madde Metni
Madde 242- (1) Bu bölümde yer alan suçların işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
1.Maddi Unsur
Açıklama:
TCK m.242 doğrudan suç tanımı içermemektedir. Bu madde, gerçek kişilerin suç işlediği durumlarda, suçun işlenmesinde kullanılan veya yarar sağlanan tüzel kişiler hakkında uygulanabilecek güvenlik tedbirlerine ilişkin bir düzenlemedir. Dolayısıyla bu hüküm, bağımsız bir suç normu değil; bir yaptırım normudur ve ceza sorumluluğu değil, güvenlik tedbiri öngörmektedir.
Maddenin gerekçesi ve sistem içindeki konumu değerlendirildiğinde, TCK m.20/2’de yer alan “ceza sorumluluğu şahsidir” ilkesiyle uyumlu olduğu görülür. Tüzel kişiler hakkında doğrudan ceza sorumluluğu getirilmemiştir; ancak belli suçlardan dolayı dolaylı ve tamamlayıcı bir yaptırım olan güvenlik tedbirleri öngörülmüştür. Bu kapsamda, belirli suçların işlenmesi hâlinde, suçun işlenmesinde araç olarak kullanılan veya suçun işlenmesiyle yarar sağlayan tüzel kişilere yönelik bazı tedbirler gündeme gelir.
TCK m.242’nin uygulanabilmesi için öncelikle “kanunda açıkça belirtilen” bir suçun işlenmiş olması gerekir. Uygulamada genellikle şu suçlar açısından bu madde gündeme gelir:
- Rüşvet (TCK 252)
- İhaleye fesat karıştırma (TCK 235)
- Edimin ifasına fesat karıştırma (TCK 236)
- Zimmet (TCK 247)
- Kaçakçılık Kanunu kapsamındaki suçlar
- 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki suçlar
Örneğin, bir şirket yöneticisinin, şirket adına hareket ederek kamu ihalesine fesat karıştırması hâlinde, ilgili şirket bu suçun işlenmesinde araç konumuna düşerse, TCK m.242 kapsamında güvenlik tedbiri uygulanabilir.
Maddi unsurun varlığından söz edebilmek için aşağıdaki unsurlar birlikte bulunmalıdır:
- Suçun, gerçek kişi tarafından işlenmiş olması,
- Bu suçun, tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması,
- Tüzel kişinin bu suçtan doğrudan ya da dolaylı bir fayda elde etmesi veya suçun onun adına ya da faaliyetleri çerçevesinde işlenmesi,
- Suçun kanunda güvenlik tedbiri uygulanabileceği belirtilmiş suçlardan biri olması.
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan biri, suçun işlenmesinde tüzel kişinin “bilinçli katkısı”nın bulunması şartı olmamasıdır. Failin kastı suçun oluşumu için yeterli olup, tüzel kişinin bilgisi dışında dahi güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
Örnek:
Bir inşaat şirketinin yöneticisi, belediyeden yapı ruhsatı almak için rüşvet verir. Rüşvet verme eylemi şirketin faaliyetini doğrudan etkiler; zira inşaat izni alınması, şirketin ticari faaliyeti açısından elzemdir. Bu durumda şirket, TCK 252 kapsamında işlenen rüşvet suçundan dolaylı fayda sağlamış olur. Rüşvet suçunu işleyen kişi gerçek kişi olmakla birlikte, şirket bu suçta kullanılan bir araç konumuna düşmüş olur. İşte bu nedenle, şirket hakkında TCK 242 kapsamında güvenlik tedbiri uygulanması gündeme gelebilir.
Yine başka bir örnekte, bir lojistik şirketi yöneticisinin kaçak akaryakıt taşımacılığı yapması hâlinde, şirketin araçları bu suçun işlenmesinde kullanılmış ve şirketin kendisi de ekonomik kazanç elde etmişse, şirket araçlarına el konulması veya faaliyet izninin iptali gibi güvenlik tedbirleri gündeme gelebilecektir.
2.Manevi Unsur (Fail, Mağdur, Hareket – Sonuç)
Açıklama:
TCK 242 kapsamında tüzel kişilere güvenlik tedbiri uygulanabilmesi için, suçu işleyen failin kastla hareket etmesi gerekir. Çünkü bu hüküm, ceza değil; güvenlik tedbiri öngördüğü hâlde, ön şart olarak ceza hukuku anlamında bir suçun varlığını arar. Suçun oluşması için failin, tipik fiili hukuka aykırı olarak ve kusur yeteneğiyle birlikte gerçekleştirmiş olması gerekir. Bu bağlamda, failin manevi unsurunun kast olması aranır. Taksirle işlenen suçlarda TCK 242’nin uygulanma imkânı bulunmaz.
Ayrıca, burada tüzel kişilerin manevi unsuruna değil, suçun faili olan gerçek kişilerin kastına bakılır. Çünkü TCK 20/2 gereği tüzel kişilerin ceza sorumluluğu yoktur. Dolayısıyla, suçun oluşumuna neden olan gerçek kişinin, bilinçli ve kastî hareketleri belirleyicidir.
Tüzel kişi, suçun işlenişinde araç olarak kullanılmış olabilir veya suç işlenmesi sonucu ekonomik fayda sağlayan taraf olabilir. Ancak suçun kastla işlenmiş olması, bu güvenlik tedbirlerinin uygulanabilmesi için zorunludur.
Fail:
TCK 242’deki sistematik yapı gereği, fail yalnızca gerçek kişi olabilir. Genellikle fail;
- Tüzel kişiliği haiz şirketlerin müdürleri, ortakları ya da yönetim kurulu üyeleri,
- Ticari işletmelerin çalışanları (yetki çerçevesinde hareket edenler),
- Tüzel kişi adına işlem yapan diğer görevliler
şeklinde karşımıza çıkar.
Örneğin bir anonim şirketin genel müdürünün, şirket adına kamu görevlisine rüşvet vermesi hâlinde fail gerçek kişidir. Ancak bu suçun işlenmesinde şirket araç olarak kullanıldığından, güvenlik tedbiri gündeme gelir.
Yine, bir limited şirketin ortağı veya müdürü olan kişinin ihaleye fesat karıştırması, tüzel kişiliğin organizasyonu dahilinde hareket ettiğini gösterdiğinden, TCK 235’e göre suçun faili olur. Ancak bu suçta şirketin dolaylı yararı varsa, güvenlik tedbiri uygulanabilir.
Mağdur:
TCK 242 bağlamında doğrudan bir mağdur tanımı bulunmaz. Çünkü bu madde bağımsız bir suç tipi değildir. Ancak, esas alınan temel suçun mağduru dolaylı olarak güvenlik tedbirinin uygulanmasını etkileyebilir. Örneğin rüşvet suçunun mağduru kamudur. Kamu ihalelerine fesat karıştırma suçunda mağdur, kamu tüzel kişiliğidir.
Bu nedenle, tüzel kişi hakkında tedbir uygulanmasına konu olan suçun mağduru kamu, özel kişi veya tüzel kişi olabilir. Fakat bu, TCK 242 kapsamında güvenlik tedbirinin doğrudan mağduru belirlemez; yalnızca olayın yapısal çerçevesini etkiler.
Hareket:
TCK 242 bağlamında hareket unsuru, suçun oluşumuna neden olan eylemdir. Hareketi gerçekleştiren gerçek kişi olsa da, bu eylemin tüzel kişinin faaliyetleri çerçevesinde gerçekleştirilmiş olması gerekir. Hareketin türü esas alınan suç tipine göre değişir.
Örneğin:
- Rüşvet verme eylemi bir harekettir ve bu hareket tüzel kişinin ruhsat alabilmesi için yapılmışsa, şirketin faaliyet alanı çerçevesindedir.
- İhaleye fesat karıştırma eylemi, şirket adına yapılan organize müdahaleleri kapsar.
- Edimin ifasına fesat karıştırmak, şirketin taahhüdünü yerine getirmek üzere haksız müdahalelerde bulunması ile mümkündür.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, eylemin “tüzel kişi adına ve yararına” yapılmış olmasıdır.
3.Teşebbüs
Açıklama:
Teşebbüs, ceza hukukunda tamamlanmamış suça ilişkin düzenlemeyi ifade eder. TCK m.35’e göre bir kişi, kastettiği suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlamış, ancak elinde olmayan nedenlerle tamamlayamamışsa teşebbüs hükümleri uygulanır. Bu ilke esas olarak failin ceza sorumluluğuyla ilgilidir. Ancak TCK 242 açısından farklı bir değerlendirme yapılmalıdır. Çünkü bu madde tüzel kişilere uygulanan güvenlik tedbirini düzenler ve ceza sorumluluğu öngörmez.
Bu nedenle, TCK m.242’nin teşebbüse elverişli olup olmadığı tartışmalıdır. Öğretide ve uygulamada genel eğilim, TCK 242’nin doğrudan teşebbüs hükümlerine tabi olmadığı, ancak hakkında güvenlik tedbiri uygulanacak suçun teşebbüs aşamasında kalması hâlinde de tüzel kişiye tedbir uygulanabileceği yönündedir. Yani esas suç teşebbüs aşamasında kalmış olsa bile, tüzel kişinin faaliyetiyle doğrudan ilişkisi kurulabiliyorsa, güvenlik tedbiri yine de gündeme gelebilir.
Bu yaklaşım, güvenlik tedbirinin amacına ve koruma işlevine uygundur. Çünkü TCK 242’deki tedbirler, tüzel kişinin yeniden suçta araç olarak kullanılmasını engelleme hedefi taşır. Bu hedef, suçun tamamlanmasıyla sınırlı değildir. Suçun işlenmesine yönelik ciddi girişimler bile bu kapsamda değerlendirilebilir.
Teşebbüsün Uygulama Koşulları:
TCK 242’de güvenlik tedbirinin uygulanması için:
- Teşebbüs edilen suçun kanunda açıkça güvenlik tedbirine konu suçlardan biri olması gerekir.
- Suçun teşebbüs aşamasında kalması, tüzel kişiliğin bu fiile aracılık ettiğine veya suçtan menfaat sağladığına engel değildir.
- Suçun failinin kastla hareket etmiş olması ve tüzel kişinin bu fiile bağlı menfaat ilişkisi olması aranır.
Özellikle “teşebbüs” kavramının değerlendirileceği durumlarda, somut olayın analizine dayalı karar vermek gerekir. Her olayda, failin amacı, kullanılan araçlar, tüzel kişi ile bağ, teşebbüsün gerçekleşme derecesi gibi faktörler önem kazanır.
4.İştirak
Açıklama:
Ceza hukukunda iştirak; birden fazla kişinin suçun işlenmesine katılması hâlidir. TCK’da iştirak şekilleri; azmettirme, yardım etme, suç ortaklığı (müşterek faillik) gibi kategorilerle düzenlenmiştir. Ancak TCK 242 doğrudan suç normu olmadığından, iştirak kurumunun klasik anlamdaki ceza sorumluluğu üzerindeki etkisi bu madde açısından doğrudan uygulanmaz. Bununla birlikte, iştirak halinde işlenen bir suçta tüzel kişinin güvenlik tedbirine konu olup olmayacağı değerlendirilirken, iştirak ilişkisi dolaylı etkiler yaratır.
Yani burada önemli olan; iştirak biçimi değil, iştirak edilen suçun işlenmesinde tüzel kişinin nasıl bir konumda olduğudur. Fail suçun bir parçası olabilir, ancak tüzel kişi bu suçun işlenişine maddi, kurumsal, finansal veya organizasyonel zemin hazırlamışsa, güvenlik tedbirleri yine uygulanabilir.
Özellikle suçun müşterek failler tarafından işlenmesi durumunda, bu faillerden bir veya birkaçının, bir tüzel kişilik çatısı altında faaliyet gösteriyor olması durumunda, o tüzel kişilik hakkında güvenlik tedbirlerinin uygulanabilirliği gündeme gelir.
İştirak Türleri Açısından Değerlendirme:
- Müşterek Faillik:
Tüzel kişinin ortakları veya yöneticileri, şirket adına birlikte hareket ederek örneğin bir ihaleye fesat karıştırma suçunu birlikte işlerlerse, her biri müşterek fail olur. Bu durumda tüzel kişi, hem bu fiillerin organizasyonunu üstlenmiş hem de bunlardan ekonomik fayda sağlamış olabilir. Dolayısıyla, şirket hakkında TCK 242 kapsamında güvenlik tedbiri uygulanması mümkündür. - Azmettirme:
Suçun işlenmesi için şirket yöneticisinin başka bir kişiyi yönlendirdiği durumda, azmettiren gerçek kişidir. Ancak azmettirme eylemi şirket yararına veya onun adına yapılmışsa, tüzel kişi yine güvenlik tedbirinin konusu olabilir. - Yardım Etme:
Şirketin, başka bir gerçek kişiye suçun işlenmesinde araç, bilgi, finansman veya imkân sağlaması durumunda, bu destek suçun yardım etme kapsamında değerlendirilmesine yol açabilir. Eğer bu destek tüzel kişinin karar veya faaliyet mekanizmasından kaynaklanıyorsa, güvenlik tedbiri gündeme gelir.
Bu kapsamda şirketin suçun işlenmesindeki pozisyonu önem kazanır. Yalnızca failin eylemine seyirci kalan, pasif bir tüzel kişi hakkında güvenlik tedbiri uygulanması zordur. Ancak suçun işlenmesine kurumsal düzeyde katkı sunulmuşsa — hatta iştirak türü belirsiz bile olsa — TCK 242 çerçevesinde tedbir uygulanabilir.
5.İçtima (Suçların Birleşmesi)
Açıklama:
Ceza hukukunda içtima, birden fazla suçun aynı fiil veya fiiller zinciriyle işlenmesi ve bu durumun nasıl cezalandırılacağına dair kurallar bütünüdür. TCK’da içtima hükümleri 42. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak TCK 242 kapsamında doğrudan bir ceza sorumluluğu öngörülmediğinden, içtima hükümleri klasik anlamda burada doğrudan uygulanmaz. Yine de, birden fazla suçun aynı tüzel kişi faaliyeti içinde işlenmesi hâlinde tek bir güvenlik tedbiri mi, yoksa her suç için ayrı ayrı güvenlik tedbiri mi uygulanacağı gibi sorular gündeme gelir.
Bu nedenle TCK 242’nin uygulama pratiğinde içtima hükümleri, ceza değil, güvenlik tedbirlerinin kapsamı ve sayısı bakımından önem arz eder. Özellikle aynı tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde:
- Aynı anda birden fazla suç işlenmişse,
- Zincirleme suç ilişkisi varsa,
- Farklı zamanlarda aynı tür suçlar tekrarlanmışsa,
güvenlik tedbirlerinin tek mi yoksa mükerrer mi uygulanacağı meselesi hâkim tarafından dikkatle değerlendirilmelidir.
Uygulama Biçimleri:
- Aynı Tüzel Kişi Faaliyeti Kapsamında Tek Suç:
Tüzel kişiliğin faaliyeti çerçevesinde işlenen tek bir suç varsa (örneğin rüşvet), bu suçtan dolayı tek bir güvenlik tedbiri uygulanır. Bu genellikle faaliyet izninin iptali veya eşya müsaderesi olabilir. - Birden Fazla Suç Aynı Anda İşlenmişse:
Şirketin yöneticisi, hem rüşvet suçu hem de ihaleye fesat karıştırma suçunu birlikte işlemiş olabilir. Bu durumda her bir suçun tüzel kişiyle ilişkisi ayrı ayrı değerlendirilmeli ve her biri için güvenlik tedbiri uygulanıp uygulanmayacağı tespit edilmelidir. Ancak burada orantılılık ilkesi dikkate alınmalıdır; aynı tüzel kişi hakkında, benzer mahiyetteki suçlardan ötürü mükerrer cezalandırma görüntüsü oluşturmamak gerekir. - Zincirleme Suç:
TCK 43 uyarınca bir suçun değişik zamanlarda aynı kişiye karşı aynı suç işlenmesi zincirleme suç sayılır. Örneğin bir şirketin yöneticisi, birkaç farklı memura zaman içinde rüşvet verirse, bu zincirleme rüşvet suçu oluşturur. Bu durumda güvenlik tedbiri açısından da tek bir fiilin sonucu gibi değerlendirme yapılması ve tek bir güvenlik tedbiri uygulanması daha uygun olur. - Farklı Faaliyetlerde Farklı Suçlar:
Tüzel kişinin değişik şubelerinde, farklı kişilerce ve farklı suçlar işlenmişse, her suçun işlenişinde şirketin katkısı ayrıca değerlendirilmeli ve her biri için ayrı güvenlik tedbiri uygulanabilir. Bu, özellikle büyük ölçekli tüzel kişilerde önem kazanır.
Örnekler:
Örnek 1 – Tek Fiil, Bir Suç:
Bir taşeron inşaat şirketi, imar ruhsatı almak için tek bir belediye görevlisine rüşvet verir. Faaliyet şirket adına gerçekleştirilmiştir. Bu durumda TCK 252 kapsamında rüşvet suçu oluşur. Şirket hakkında yalnızca bu fiile dayalı tek bir güvenlik tedbiri (örneğin belirli süreyle ihalelere katılamama) uygulanır.
Örnek 2 – Aynı Fiil, Birden Fazla Suç:
Bir gıda şirketi hem ruhsat almak için belediyeye rüşvet vermekte, hem de bu ruhsatı alırken ihaleye fesat karıştırmaktadır. Burada rüşvet ve fesat karıştırma suçu birlikte işlenmiştir. Her iki suç da TCK 242’ye konu suçlar arasında olduğundan, mahkeme her biri için ayrı değerlendirme yapabilir. Ancak orantılılık ilkesi gereği, örneğin tek bir faaliyet yasağıyla sonuçlandırma ihtimali de göz önünde bulundurulur.
Örnek 3 – Farklı Zamanlarda İşlenen Benzer Suçlar (Zincirleme):
Bir özel güvenlik şirketi, kamu binalarında hizmet vermek için düzenli olarak ihaleye girerken, farklı dönemlerde ihaleye fesat karıştırma suçları işler. Her olay birbirine benzese de farklı zamanlarda, aynı hukuki değer ihlal edilmiştir. Burada zincirleme suç hükümleri uygulanabilir. Mahkeme, tek bir güvenlik tedbiriyle yetinebilir.
Örnek 4 – Farklı Şubelerde Farklı Suçlar:
Bir holdingin farklı iştirakleri; biri kaçakçılık suçu, diğeri rüşvet suçu işlemektedir. Her iştirak ayrı tüzel kişilik olduğundan, bu durumda her biri hakkında bağımsız güvenlik tedbirleri uygulanması gerekir.
6.Uzlaşma
Açıklama:
Uzlaşma, ceza muhakemesinde şikâyete tabi bazı suçlarda mağdur ile fail arasında gerçekleşen, ceza yargılamasını sona erdirebilen bir çözüm yoludur. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 253 ila 255. maddelerinde düzenlenen uzlaştırma kurumu, hem failin topluma kazandırılması hem de yargılamanın hızlandırılması hedefleriyle hayata geçirilmiştir.
Ancak TCK 242 açısından mesele daha karmaşıktır. Çünkü bu madde bir suç tipi değil, güvenlik tedbiri normudur ve yalnızca bazı suçların işlenmesi hâlinde devreye girer. Dolayısıyla uzlaştırmaya konu olan suçlarda, suçun failine uygulanacak cezanın ortadan kalkması, bu suça bağlı olarak tüzel kişiye uygulanacak güvenlik tedbirini de etkiler mi? sorusu gündeme gelir.
Bu sorunun yanıtı öğretide ve uygulamada tartışmalıdır. Ancak genel kabul gören görüş; eğer uzlaşma sonucunda kamu davası açılmaz ya da dava düşerse, tüzel kişiye de güvenlik tedbiri uygulanamayacağı yönündedir. Çünkü TCK 242’nin uygulanabilmesi için ön şart, suçun oluşmuş ve bu suç nedeniyle kovuşturma yapılmış olmasıdır. Uzlaşma ile ceza yargılaması sona erdiğinde, tüzel kişiye yönelik yaptırımın da hukuki dayanağı kalmaz.
Yargıtay kararlarında da bu yönde bir yaklaşım görülmektedir: Ceza yargılaması, uzlaşmayla sonuçlanmışsa, tüzel kişiye güvenlik tedbiri uygulanmasına imkân bulunmadığı yönünde kararlar mevcuttur.
Uzlaşmaya Elverişli Suçlarda TCK 242 Uygulaması:
Uzlaşmaya tabi suçlar arasında örneğin:
- Özel belgede sahtecilik (TCK 207),
- Güveni kötüye kullanma (TCK 155),
- Haksız menfaat sağlama (TCK 251/2)
gibi bazı suçlar yer alır. Eğer bu suçlar tüzel kişiliğin faaliyeti sırasında işlenmişse ve uzlaşma gerçekleşirse, tüzel kişiye yönelik güvenlik tedbirinin uygulanma koşulları ortadan kalkar.
Ancak uzlaşmaya tabi olmayan suçlarda (örneğin TCK 252 – rüşvet, TCK 235 – ihaleye fesat karıştırma gibi) bu seçenek söz konusu değildir. Bu tür suçlarda uzlaşma olamayacağından, güvenlik tedbirlerinin uygulanması için tek koşul, tüzel kişinin bu suçla nasıl ilişkili olduğunun tespit edilmesidir.
Örnekler:
Örnek 1 – Uzlaşmaya Tabi Suç:
Bir otomotiv şirketinin yöneticisi, müşteriye teslim edilecek aracın hasarsız olduğunu belirten sahte bir belge düzenler. Bu belgeyle müşteri kandırılmış ve araç satışı gerçekleşmiştir. Suç, özel belgede sahteciliktir ve uzlaşmaya tabidir. Mağdur ile fail uzlaşır, şikâyetten vazgeçilir ve kamu davası açılmaz. Bu durumda tüzel kişi olan şirketin fiilden dolaylı yarar sağladığı açıktır. Ancak uzlaşma nedeniyle ceza davası açılmadığı için, TCK 242 kapsamında güvenlik tedbiri uygulanamaz.
Örnek 2 – Uzlaşmaya Tabi Olmayan Suç:
Bir özel okul, müfettişin denetim raporunu değiştirmek amacıyla kamu görevlisine rüşvet verir. Bu suç rüşvet suçudur ve uzlaşmaya tabi değildir. Rüşvet eylemi okul adına yapılmış ve kurum dolaylı olarak ruhsat iptali riskinden kurtulmuştur. Bu durumda güvenlik tedbiri uygulanması mümkündür; çünkü uzlaşma seçeneği yoktur ve ceza davası yürürlükte kalır.
Örnek 3 – Uzlaşma Sonrası Dava Düşmesi:
Bir lojistik şirketinin yöneticisi, müşteriden mal sigortalama vaadiyle ödeme alır ancak bu sigorta yapılmaz. Mağdur kişi şikâyetçi olur, ancak taraflar uzlaşır ve şikâyetçi şikâyetinden vazgeçer. Bu durumda kamu davası açılmaz veya açılan dava düşer. Böylece, güvenlik tedbiri uygulanmasına temel teşkil edecek bir mahkûmiyet veya ceza yargılaması kalmaz. Şirket hakkındaki güvenlik tedbirinin uygulanması da hukuken mümkün olmaz.
Önemli Ayırt Noktaları:
- Uzlaşma gerçekleşirse ve dava açılmazsa, tüzel kişiye güvenlik tedbiri uygulanamaz.
- Uzlaşmaya tabi olmayan suçlarda, fail ile mağdur arasında anlaşma sağlansa bile uzlaşma hükümleri uygulanamaz, bu nedenle tüzel kişiye tedbir uygulanabilir.
- Uzlaşma sürecinde suçun kabulü, tüzel kişiye güvenlik tedbiri açısından delil teşkil etmez. Çünkü uygulama failin şahsında sonuç doğurur, tüzel kişiye doğrudan uzanmaz.
7.Görevli Mahkeme
Açıklama:
TCK m.242, tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanmasını öngören bir ceza hukuku normudur, ancak doğrudan bir suç tipi değildir. Bu madde kapsamında bir tüzel kişiliğe yaptırım uygulanabilmesi için, işlenen suçun Türk Ceza Kanunu’nda açıkça belirtilmiş bazı suçlardan olması ve bu suçun işlenmesinden yarar sağlayan bir tüzel kişi bulunması gerekir. Bu bağlamda güvenlik tedbirinin uygulanmasına karar verecek mahkeme türü ve mahkeme derecesi, önemli usulî bir sorundur.
TCK 242/1’in açık düzenlemesi bulunmamakla birlikte, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ve konuya ilişkin Yargıtay içtihatları, görevli mahkemeyi belirlemekte temel kaynaktır. Bu düzenlemelere göre tüzel kişilere güvenlik tedbiri uygulanmasına karar verecek olan mahkeme, suçun yargılandığı ceza mahkemesidir. Dolayısıyla:
- Suçun kovuşturulması Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yürütülüyorsa, tüzel kişi hakkında güvenlik tedbirine de bu mahkeme karar verir.
- Suç ağır ceza yargılamasını gerektiriyorsa, güvenlik tedbirine ilişkin karar da Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilir.
Yani güvenlik tedbirine hükmedecek mahkeme, suçun failine ilişkin ceza davasının görüldüğü mahkemedir. Bu da görevli mahkemenin, somut olayda uygulanan suç tipine göre belirlendiği anlamına gelir.
Bu noktada güvenlik tedbiri kararı, hükümle birlikte veya ayrı bir hükümle verilebilir. Mahkeme, ceza yargılamasında suçun işlendiğine ve tüzel kişinin bundan yarar sağladığına kanaat getirirse, aynı hüküm içinde veya sonradan bir duruşmada ayrıca güvenlik tedbirine karar verir.
Yetki Sorunu:
Görevle birlikte yetki sorunu da önem arz eder. CMK sistematiği içinde, suçun işlendiği yer mahkemesi yetkilidir. Bu kural tüzel kişilere uygulanacak güvenlik tedbirleri bakımından da geçerlidir. Yani:
- Suçun işlendiği yer mahkemesi,
- Suçun işlendiği yerin belirlenemediği hallerde, failin yerleşim yerindeki mahkeme yetkilidir.
Bunun dışında, bazı durumlarda tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi de yetkili sayılabilir. Bu durum, özellikle birden fazla ilde faaliyet gösteren şirketler bakımından karşımıza çıkar.
Uygulamada Görevli Mahkemeye İlişkin Gelişmeler:
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, güvenlik tedbirlerine ilişkin karar, ceza davasının görüldüğü mahkeme tarafından, aynı dava dosyasında verilmelidir. Ayrı bir yargılama süreci veya farklı bir mahkemeye başvurma zorunluluğu yoktur. Bu bakımdan, güvenlik tedbirine ilişkin karar, “tali” nitelikte olup ceza mahkûmiyetinin bir sonucudur.
Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 2021/1192 E. ve 2021/2538 K. sayılı kararında şu tespit yapılmıştır:
“… Sanığın işlediği suç nedeniyle elde edilen menfaatin, tüzel kişi yararına olduğu, tüzel kişinin faaliyetleri kapsamında suçun gerçekleştiği anlaşıldığından; TCK 242 uyarınca güvenlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi gerekirken bu hususun değerlendirme dışı bırakılması, bozmayı gerektirmiştir.”
Bu karar da gösteriyor ki, görevli mahkeme ceza davasının görüldüğü mahkemedir ve güvenlik tedbiri değerlendirmesi hüküm kuran mahkeme tarafından yapılmalıdır.
Örnekler:
Örnek 1 – Asliye Ceza Mahkemesi Görevi:
Bir küçük işletme, sahte belgeyle vergi iadesi alır. Bu suç (resmî belgede sahtecilik) nedeniyle işletme sahibi hakkında Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açılır. Mahkeme, suçun işlendiğine ve işletmenin bu suçtan doğrudan fayda sağladığına kanaat getirirse, aynı hükümde işletmeye müsadere ve belirli süreyle faaliyetten men kararı verebilir. Bu kararı Asliye Ceza Mahkemesi verir.
Örnek 2 – Ağır Ceza Mahkemesi Görevi:
Bir kamu ihalesinde, inşaat şirketinin yöneticileri, rüşvet yoluyla ihale kazanır. Suçun TCK 252 kapsamında olması nedeniyle yargılama Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılır. Mahkeme, şirketin suçtan doğrudan yararlandığı sonucuna varırsa, tüzel kişiliğin faaliyet izninin iptaline dahi karar verebilir. Bu kararı Ağır Ceza Mahkemesi verir.
Örnek 3 – Yetki Sorunu:
Bir yazılım şirketinin farklı şehirlerde faaliyet gösteren şubeleri vardır. İstanbul’da bir şubesinde dolandırıcılık eylemi gerçekleştirilmiştir. Ancak yargılama Ankara’daki merkez adres esas alınarak açılmıştır. Mahkeme, yetkisizlik kararı vererek dosyayı İstanbul’daki Asliye Ceza Mahkemesi’ne göndermiştir. Burada hem fail hem tüzel kişiye ilişkin hükümler aynı mahkemece tesis edilir.
Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar:
- Mahkemelerin, güvenlik tedbirine ilişkin değerlendirme yapmadan hüküm kurmaları sıkça rastlanan bir usul eksikliğidir. Bu durum Yargıtay bozma nedenidir.
- Mahkemeler bazen tüzel kişi aleyhine tedbir uygulamakla yetkili olup olmadıkları konusunda tereddüt yaşamaktadır. Oysa bu konuda açık bir düzenleme olmasa da TCK 242’nin sistematiği, güvenlik tedbiri kararını suç davasını gören mahkemeye bırakmaktadır.
- Ayrı bir kovuşturma açılması gerektiği yönündeki yorumlar, hem usul ekonomisine aykırı hem de Yargıtay içtihatlarına ters düşmektedir.
8. Yaptırımlar
Giriş ve Kavramsal Çerçeve:
Tüzel kişiler hakkında ceza sorumluluğu doğrudan öngörülmemiş olsa da, TCK m.20/2 hükmü uyarınca ceza sorumluluğu sadece gerçek kişilere aittir. Ancak TCK m.60 ve özellikle TCK m.242 ile bazı suçlar bakımından, tüzel kişiler lehine bir suç işlenmişse, bu tüzel kişilere “güvenlik tedbiri” niteliğinde yaptırımlar uygulanabileceği kabul edilmiştir.
Bu yaptırımların amacı, tüzel kişiliğin, ceza hukuku sisteminde dolaylı olarak sorumlu tutulmasıdır. Böylece, tüzel kişilerin suç örgütü haline gelmesinin önüne geçilmesi hedeflenir.
Uygulanabilecek Yaptırım Türleri:
TCK m.242, tüzel kişiler hakkında uygulanabilecek güvenlik tedbirlerine doğrudan yer vermez. Ancak bu konuda temel düzenleme TCK m.60’ta yapılmıştır. Buna göre, bir tüzel kişi yararına suç işlenmişse, aşağıdaki yaptırımlar uygulanabilir:
- İzin veya Ruhsatın İptali
- Belirli Süreyle Faaliyetten Men
- Müsadere (eşya veya kazanç)
- Reklam yasağı
- Yargılama Giderlerinin Tüzel Kişiye Yükletilmesi
Uygulamada en çok karşılaşılan tedbirler “müsadere” ve “faaliyetten men” kararlarıdır.
- İzin veya Ruhsatın İptali
Tüzel kişi faaliyetini bir ruhsata dayalı olarak sürdürüyor ve bu faaliyet suçla doğrudan ilişkilendirilmişse, ilgili mahkeme bu ruhsatın iptaline karar verebilir.
Örnek:
Bir özel güvenlik şirketi, çalışanlarının silahları yasa dışı yollarla satmalarına göz yummuş ve bundan kâr elde etmiştir. Mahkeme, şirketin bu suçtan yarar sağladığına hükmeder ve özel güvenlik faaliyet ruhsatının iptaline karar verir.
Bu yaptırım, özellikle kamu güvenliği, sağlık ve çevre gibi alanlarda faaliyet gösteren şirketler için ağır bir sonuç doğurur.
- Belirli Süreyle Faaliyetten Men
Mahkeme, tüzel kişinin belirli bir faaliyetini tamamen ya da kısmen geçici süreyle durdurabilir. Bu sürenin sınırı, somut olaya ve faaliyetin niteliğine göre belirlenir.
Örnek:
Bir gıda üretim firması, piyasaya sahte etiketle bozuk ürün sürerek dolandırıcılık suçu işlenmesine neden olmuştur. Mahkeme, bu suçtan doğrudan yarar sağlayan şirket hakkında 6 ay süreyle üretim faaliyetlerinin durdurulmasına karar verir.
Bu yaptırım, şirketin doğrudan ekonomik faaliyetini engellediği için caydırıcılığı yüksektir.
- Müsadere (Eşya veya Kazanç Müsaderesi)
Türk Ceza Kanunu’nun m.54 ve m.55 hükümleri çerçevesinde:
- Suçta kullanılan eşya,
- Suçtan elde edilen ekonomik kazanç tüzel kişilik lehine ise,
bunların müsaderesine (devletçe el konulmasına) karar verilir.
Bu uygulama, doğrudan TCK m.242 ile ilişkilidir. Suçun tüzel kişi lehine işlenmiş olması yeterlidir.
Örnek:
Bir ithalat şirketi, gümrükte usulsüzlük yaparak 3 milyon TL’lik vergiden kaçınmış ve bu miktar doğrudan şirkete aktarılmıştır. Mahkeme, suçun sabit olması halinde bu tutarın kazanç müsaderesiyle kamuya geçirilmesine karar verir.
- Reklam Yasağı veya Kamu İhalelerinden Men
Her ne kadar doğrudan TCK m.242 kapsamında olmasa da, tüzel kişilere uygulanan güvenlik tedbirleri kapsamında Kamu İhale Kanunu ve özel mevzuatlarda öngörülen ek yaptırımlar gündeme gelir.
Örnek:
Rüşvet veya yolsuzluk suçu nedeniyle güvenlik tedbiri uygulanan bir müteahhit firma, 3 yıl boyunca kamu ihalelerine katılamaz. Bu, hem yargı kararı hem de idari düzenlemelerle sağlanır.
- Yargılama Giderlerinin Tüzel Kişiye Yükletilmesi
Bazı hallerde, suçtan doğrudan fayda sağlayan tüzel kişinin, yargılama sürecindeki masrafları karşılamasına karar verilebilir. Bu da güvenlik tedbiri kapsamında değerlendirilir.
Anayasal Denetim ve Ölçülülük İlkesi:
Tüzel kişiler hakkında verilen güvenlik tedbirleri, hukuk devleti ilkeleri ile de sınırlandırılmıştır. Özellikle ölçülülük, orantılılık ve hukuki güvenlik ilkeleri burada devreye girer. Anayasa Mahkemesi, bazı kararlarında tüzel kişilik hakkında ölçüsüz biçimde verilen faaliyet yasağı kararlarını hak ihlali saymıştır.
Niteleme:
Güvenlik tedbirleri, ceza değil; idari nitelikli ceza hukuku tedbirleridir. Bu nedenle hem CMK hem de idari yargı denetimine tabi tutulabilirler. Müsadere gibi kararlar ise ceza yargılaması içinde verildiği için adli denetime daha açıktır.
Uygulamadaki Eleştiriler:
- Tüzel kişilere yaptırım sınırlarının belirsizliği, uygulamada farklı kararlar doğurmaktadır.
- Bazı mahkemeler, tüzel kişinin suçtan yararlandığını ispat yükünü fazla geniş yorumlamakta ve ölçüsüz kararlar verebilmektedir.
- Yargıtay’ın bazı kararlarında, şirket lehine küçük bir fayda sağlanmış olsa bile tüm faaliyetten men gibi aşırı sonuçlara varılabilmektedir.
Bu nedenle uygulamada hem mahkemelerin hem de avukatların, kararın ölçülülüğünü ve tüzel kişiyle suç arasında kurulacak yarar ilişkisini çok dikkatli analiz etmeleri gerekmektedir.
YARGITAY KARARI
YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ E. 2012/11217 K. 2013/325 T. 14.1.2013 • TEFECİLİK ( Sanıkların İşyerlerinde Bulunan Pos Cihazından Kredi Kartı Çekimi Yaptırıp Çekilen Miktarın Bir Kısmını Komisyon Olarak Kestikten Sonra Kalan Parayı Kart Kullanıcılarına Verdikleri – Kazanç Elde Etmek Amacıyla Başkalarına Ödünç Para Vererek Zincirleme Şekilde Tefecilik Yaptıkları ) • POS CİHAZINDAN KREDİ KARTI ÇEKİMİ YAPTIRIP MENFAAT SAĞLAMA ( Bir Kısmını Komisyon Olarak Kestikten Sonra Kalan Parayı Kart Kullanıcılarına Verdikleri – Faiz veya Başka Bir Namla da Olsa Kazanç Elde Etmek Amacıyla Başkalarına Ödünç Para Vererek Zincirleme Şekilde Tefecilik Yapıldığı ) • GÜVENLİK TEBDİRİ ( Tefecilik Suçunun İşlenmesi Suretiyle Yararına Haksız Menfaat Sağlanan Tüzel Kişiler Hakkında Bunlara Özgü Güvenlik Tedbirlerine Hükmolunması Gerektiği – Şirket Hakkında TCK’nın 60. Md.deki Güvenlik Tedbirlerinin Uygulanmaması Aleyhe Temyiz Olmadığından Bozma Nedeni Yapılmadığı ) • KAZANÇ ELDE ETMEK AMACIYLA BAŞKALARINA ÖDÜNÇ PARA VERME ( Sanıkların İşyerlerinde Bulunan Pos Cihazından Kredi Kartı Çekimi Yaptırıp Çekilen Miktarın Bir Kısmını Komisyon Olarak Kestikten Sonra Kalan Parayı Kart Kullanıcılarına Verdikleri – Zincirleme Şekilde Tefecilik Suçunun Oluştuğu ) • TÜZEL KİŞİLER HAKKINDA GÜVENLİK TEDBİRİ ( Tefecilik Suçunun İşlenmesi Suretiyle Yararına Haksız Menfaat Sağlanan Tüzel Kişiler Hakkında Bunlara Özgü Güvenlik Tedbirlerine Hükmolunması Gerektiği – Şirket Hakkında TCK’nın 60. Md.deki Güvenlik Tedbirlerinin Uygulanmaması Aleyhe Temyiz Olmadığından Bozma Nedeni Yapılmadığı )
AV. İLTAN EKMEKÇİOĞLU



