Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması (HAGB) Nedir?
Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması (HAGB), ceza mahkemelerinin, sanık hakkında hükmettiği cezayı belirli koşullar ve kriterler çerçevesinde, belli bir zaman dilimi için açıklamayı ertelediği hukuki bir uygulamadır. Bu uygulamanın temel amacı, sanığın sosyal rehabilitasyonunu sağlayarak, yeniden suç işlemesini engellemek ve sanığa bir nevi ikinci bir şans tanımaktır. Türkiye’de HAGB uygulaması, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 231. maddesinde detaylı biçimde düzenlenmiştir ve bu madde kapsamında çeşitli kurallar ve şartlar öngörülmüştür.
HAGB kararı alındıktan sonra sanık, mahkeme tarafından belirlenen ve genellikle 5 yıl olarak uygulanan bir denetim sürecine girer. Denetim süresi boyunca sanıktan beklenen temel yükümlülük, kasıtlı olarak başka bir suç işlememesi ve mahkeme tarafından belirlenen diğer yükümlülüklere eksiksiz bir şekilde riayet etmesidir. Mahkemenin belirleyeceği ek yükümlülükler arasında; belirli rehabilitasyon programlarına katılmak, sosyal hizmetlerde bulunmak veya düzenli olarak denetimli serbestlik birimlerine rapor vermek gibi farklı uygulamalar yer alabilir.
Sanık, söz konusu denetim süresi boyunca kurallara tam anlamıyla uygun davranır ve hiçbir şekilde kasıtlı bir suç işlemez ise, hakkında verilen ve açıklanması ertelenmiş olan hüküm tamamen ortadan kalkar ve dava hukuki olarak düşer. Bu durumda sanığın adli sicilinde bu suçla ilgili herhangi bir kayıt oluşmaz ve sanık hukuki açıdan temiz bir geçmişe sahip olur.
Ancak sanığın denetim süresi içinde yeni bir kasıtlı suç işlemesi veya mahkemece kendisine yüklenen yükümlülüklere uyum konusunda ihmalkâr davranması halinde, mahkeme daha önce açıkladığı ancak infazını ertelediği hükmü derhal açıklamak zorunda kalır. Bu durumda, ertelenmiş ceza aktif hale getirilerek infaz aşamasına geçilir ve sanık hakkında verilen ceza yaptırımları uygulanmaya başlanır. Bu süreçte sanığın tekrar yargılanmasına gerek olmaksızın, önceden belirlenmiş olan ceza doğrudan yürürlüğe girer ve infaz edilir.
HAGB uygulaması, özellikle ilk kez suç işleyen veya hafif nitelikli suçları işleyen sanıklar açısından büyük avantaj sağlar. Çünkü sanığın bir daha suç işlememesi halinde hem topluma uyumu sağlanmış olur hem de sanığın hayatında suç nedeniyle oluşabilecek olumsuz etkiler en aza indirilir.
HAGB Koşulları Nelerdir?
- Suçun Niteliği ve Cezanın Süresi: HAGB uygulaması ancak belli türden suçlar için mümkündür. Bu uygulama, en fazla 2 yıl veya daha az süreli hapis cezası öngören suçlar veya adli para cezası ile cezalandırılan suçlar bakımından geçerlidir. Daha ağır ceza yaptırımları öngören suçlar için HAGB uygulanması kanun koyucu tarafından özellikle engellenmiştir. Bu nedenle ağır cezalık suçlar, kapsam dışı bırakılarak, uygulama hafif ve orta ağırlıktaki suçlarla sınırlandırılmıştır.
- Sanığın Sabıka Durumu ve Geçmişi: HAGB kararının verilmesinde sanığın daha önce işlemiş olduğu suçlar ve sabıka kaydı büyük önem taşımaktadır. Sanığın, geçmişte kasıtlı bir suç işlemiş olması ve bu suçtan dolayı hüküm giymiş olması durumunda HAGB kararı verilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla sanığın sabıkasız olması ya da en azından kasıtlı suçlardan ötürü hükümlülüğünün bulunmaması mahkemenin dikkat ettiği en önemli kriterlerden biridir.
- Yargılama Sürecindeki Sanığın Tavırları ve Pişmanlığı: Mahkeme, yargılama boyunca sanığın gösterdiği davranış ve tavırları da HAGB kararı verilip verilmeyeceğini belirlerken dikkate almaktadır. Bu süreçte sanığın pişmanlık duyması, mahkemeye karşı saygılı davranması, işlediği suçun sorumluluğunu üstlenmesi ve gelecekte aynı suçun tekrar edilmeyeceğine dair mahkemeyi ikna edici sözler vermesi, olumlu değerlendirmeye tabi tutulmaktadır. Sanığın bu tutumu, mahkemenin takdir yetkisini olumlu yönde kullanmasını sağlamaktadır.
- Suçun Tekrar Edilmeyeceğine İlişkin Mahkeme Kanaati: Mahkeme tarafından HAGB kararı verilebilmesi için, sanığın gelecekte yeniden suç işlemeyeceğine dair somut verilere dayanan makul bir kanaat oluşması zorunludur. Mahkeme bu kanaati oluştururken, sanığın kişiliğini, suçu işleme sebeplerini, yaşam koşullarını, sosyal çevresini, ailesel ve ekonomik durumunu da değerlendirmeye almaktadır. Bu bağlamda mahkemenin kanaati, sadece sanığın geçmişine değil, aynı zamanda geleceğine yönelik bir değerlendirme niteliği taşımaktadır.
- Suç Nedeniyle Oluşan Zararın Giderilmesi: Sanığın, işlediği suç sonucunda ortaya çıkan maddi veya manevi zararı gidermesi HAGB kararının ön koşullarındandır. Zararın giderilmesi yöntemleri arasında; aynen iade (zarar gören şeyi geri verme), zararı eski hâline getirme veya maddi tazminat ödeme yolları bulunmaktadır. Eğer sanık zararı derhal gideremez ise, mahkeme tarafından belirlenecek denetim süresi içerisinde zararın taksitler halinde ödenmesine izin verilebilir. Bu uygulama, mağdurun veya kamunun zararının giderilmesini sağlayarak adaletin tesisini amaçlamaktadır.
12 Mart 2024 tarih ve 32487 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yeni düzenlemeyle, artık mahkemeler, sanığın kabul beyanı veya talebi olmaksızın doğrudan kendi değerlendirmelerine dayanarak HAGB kararı verebilecektir.
Yeni düzenlemeyle mahkemeler, HAGB uygulamasına yönelik koşulların varlığını tespit ettiği durumlarda, sanığın rızasına gerek olmadan karar verebilir hale gelmiştir. Böylece HAGB uygulaması, daha yaygın bir şekilde kullanılabilecek ve sanıkların rehabilitasyon süreçleri hızlandırılarak topluma kazandırılmaları daha etkin bir biçimde desteklenecektir. Bu değişikliğin, hem adalet sisteminin yükünü azaltmak hem de sanıkların sosyal entegrasyonunu sağlamak açısından olumlu sonuçlar doğurması beklenmektedir.
HAGB Kararı Verilemeyecek Suçlar Nelerdir?
HAGB kararı verilmesi mümkün olmayan suçların başında, cezası iki yılı aşan süreli hapis cezalarını veya ağır adli para cezalarını gerektiren suçlar gelmektedir. Bu suçların ciddi niteliği ve ağırlığı nedeniyle, mahkemelerin bu suçlara yönelik cezayı erteleme yetkisi bulunmamaktadır. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 174. maddesinde özel koruma altına alınan inkılap kanunlarına karşı işlenen suçlar da bu kapsamın dışında tutulmuştur. Bu suçlar arasında, Cumhuriyet’in temel değerlerini, Atatürk ilke ve inkılaplarını koruma altına alan düzenlemelere aykırılık teşkil eden suçlar yer almaktadır.
Bunun yanında, spor alanında şiddet ve düzensizlikle mücadeleyi hedefleyen 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında yer alan suçlar da HAGB uygulamasına tabi tutulmamaktadır. Bu kanunun kapsamındaki suçlar, toplumun geniş kesimlerini etkileyen ve kamu düzenini ciddi biçimde tehdit eden nitelikte görüldüğü için bu suçların yaptırımları HAGB kapsamının dışında kalmaktadır. Yine spor müsabakalarında sıklıkla gündeme gelen şike ve teşvik suçları da benzer şekilde, toplumun adalet ve eşitlik duygusunu zedeleyici nitelikte kabul edildiğinden, bu suçlar açısından da HAGB kararı verilmemektedir.
Disiplin hukukuna tabi olan suçlar açısından da HAGB uygulaması mümkün değildir. Özellikle 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında Kanun kapsamında düzenlenmiş bulunan disiplin suçları, mesleki etik kurallarına ve kurumsal disiplin ilkelerine yönelik ihlalleri içermektedir. Bu suçlar genellikle belirli meslek gruplarının ya da kurumsal yapının bütünlüğünü tehdit ettiğinden, disiplin hukukunun özel kuralları çerçevesinde değerlendirilir ve HAGB kapsamı dışında tutulur.
Ayrıca ekonomik suçlar kapsamında değerlendirilen karşılıksız çek keşide etme suçu da HAGB kararının verilemeyeceği suçlar arasında yer almaktadır. Bu suç türü, ekonomik güvenliği ve ticari hayatın istikrarını tehdit ettiği için ağır bir şekilde düzenlenmiş olup cezaların ertelemesine imkân verilmemiştir.
Çevre hukukunu ilgilendiren suçlardan biri olan imar kirliliğine neden olma suçu da, toplum sağlığı ve çevresel sürdürülebilirliği doğrudan tehdit ettiği gerekçesiyle HAGB kapsamı dışında tutulmuştur. Bununla birlikte, İcra ve İflas Kanunu kapsamında yer alan ve ekonomik düzeni korumayı hedefleyen suçlar da mahkemelerin HAGB kararı veremeyeceği suçlardandır.
Son olarak, disiplin hapsi veya tazyik hapsini gerektiren fiiller de HAGB kararına konu edilemez. Bu fiiller, kişilerin hukuki yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlamak amacıyla kullanılan zorlayıcı yaptırımlar olduğundan, bu kapsama girmemektedir.
Sonuç olarak, HAGB uygulaması suç işlemiş bireylere toplumla uyum ve rehabilitasyon fırsatı sunsa da, yukarıda belirtilen suçlar açısından kanuni düzenlemeler gereği bu uygulamanın devreye girmesi mümkün değildir. Mahkemeler, belirtilen suç tipleri bakımından cezaların infazını erteleme veya HAGB kararı verme yetkisine sahip değildir ve bu suçların cezalandırılması mutlak biçimde gerçekleştirilir.
SONUÇLARI BAKIMINDA HAGB
1. Mahkûmiyetin Sonuçlar Bakımından Etkisiz Kalması
Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması, Ceza Muhakemeleri Kanunu kapsamında standart veya olağan hüküm çeşitleri arasında sayılmaz; dolayısıyla kendine özgü niteliklere sahip özel bir karardır. Bu karara göre, mahkemece sanık hakkında bir mahkûmiyet kararı verilmiş olsa dahi, HAGB’nin özel uygulama yöntemi nedeniyle bu hüküm geçici olarak askıya alınır ve sanık üzerinde hemen herhangi bir hukuki etki meydana getirmez. Sanığın, mahkeme tarafından kendisine tanınan deneme süresi boyunca getirilen şart ve yükümlülükleri yerine getirmesi ve suçtan uzak kalması durumunda, mahkemece verilmiş ancak açıklanması ertelenmiş olan mahkûmiyet kararı ortadan kalkar ve böylece sanık, hiçbir zaman hukuken hükümlü statüsüne geçmiş olmaz. Dolayısıyla kişi açısından hükümlülük durumu oluşmadığından, sicili de temiz kalır ve bu durum gelecekteki yaşamını olumsuz yönde etkilemez. Fakat burada dikkat edilmesi gereken bir husus olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi müsadereye yönelik hükümlerin uygulanmasına herhangi bir engel teşkil etmez; suç nedeniyle el konulması öngörülen mallar varsa bu işlemler yapılır ve yaptırım olarak kalır.
2. Denetimli Serbestliğin Zorunlu Olarak Uygulanması
Mahkemece verilen HAGB kararını takiben sanık, 5 yıl süreyle devam edecek olan denetimli serbestlik kapsamına alınır. Bu süreçte sanığın davranışları ve toplumsal uyumu yakından takip edilir ve kendisine çeşitli yasal yükümlülükler getirilir. Özellikle, denetimli serbestlik döneminde herhangi bir suç işlenmemesi şartı öne çıkarılır. Buna ek olarak sanığın, mahkeme tarafından belirlenmiş rehabilitasyon, eğitim veya kişisel gelişim programlarına katılması ve bu faaliyetleri eksiksiz bir şekilde tamamlaması zorunlu kılınabilir. Ayrıca sanığın, belirlenen zaman aralıklarında düzenli olarak yetkili denetimli serbestlik bürosuna giderek, kendisine verilen talimatlar doğrultusunda raporlama yapması, gelişimini ve davranışlarını yetkililere bildirmesi gerekmektedir. Sanığın tüm bu sorumlulukları eksiksiz ve zamanında yerine getirmesi, HAGB kararının öngörülen hedef doğrultusunda başarılı bir şekilde sonuçlanabilmesi için vazgeçilmezdir. Sanığın, bu süreçteki yükümlülüklerini ihmal etmesi veya eksik yerine getirmesi durumunda ise, askıya alınmış olan hüküm açıklanarak cezai yaptırımların uygulanması gündeme gelebilecektir. Bu nedenle denetimli serbestlik koşullarına hassasiyetle uyulması, sanığın geleceği açısından kritik öneme sahiptir.
3. Denetim süresinde Yeni Bir Suç İşlenmesi / Yükümlülüklere Uyulmaması
Sanığın denetimli serbestlik altında bulunduğu dönem içinde bilerek ve isteyerek yeni bir suç işlemesi ya da mahkeme tarafından kendisine yüklenen denetimli serbestlik önlemlerine ilişkin sorumlulukları yerine getirmemesi halinde, daha önce askıya alınmış olan mahkûmiyet kararı aktif hale gelir. Böyle bir durumda sanığa daha önce verilmiş ancak açıklanması ertelenmiş olan cezanın uygulanması zorunlu hale gelecektir. Bu noktadan sonra, artık verilen cezanın adli para cezasına veya alternatif yaptırımlara çevrilmesi ya da infazının ertelenmesi mümkün değildir. Böylelikle mahkeme, ertelenmiş olan cezanın sanık hakkında uygulanabilmesi için hükmün resmen açıklanmasına yönelik yeni bir duruşma düzenler. Bu yeni duruşmanın temel amacı ise sanığın savunma hakkını koruyarak, adil yargılanma ilkesinin gerektirdiği prosedürlerin yerine getirilmesidir. Mahkeme, bu duruşmada sanığa önceki yükümlülükleri neden ihlal ettiğini açıklama ve kendisini savunma fırsatı tanır. Duruşma sonucunda mahkeme, daha önce hükmedilmiş ancak infaz edilmemiş olan cezanın yürürlüğe konulmasına karar verir ve sanık bu kararla birlikte hükümlü statüsüne geçer. Böyle bir gelişme, sanığın adli sicilinde kalıcı bir kayıt oluşmasına da neden olur. Bu nedenle sanığın, verilen denetim şartlarına titizlikle uyması kritik önem taşımaktadır.
4. Yükümlülüklerin Sanığın Kontrolü Dışında Gelişen Sebeplerle Yerine Getirilememesi
Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması (HAGB) kararına bağlı olarak uygulanan denetimli serbestlik tedbirleri, bazen sanığın kontrolü ve iradesi dışında gelişen beklenmedik durumlar veya engelleyici koşullar nedeniyle yerine getirilemeyebilir. Böyle durumların ortaya çıkması hâlinde mahkeme, yaşanan sorunun niteliği ve sanığın içinde bulunduğu koşulları dikkate alarak çeşitli alternatif kararlar alma yetkisine sahiptir. Bu kapsamda mahkeme aşağıda belirtilen kararları verebilir:
- Mahkeme, mevcut koşulların elverişli ve uygun olduğunu değerlendirmesi durumunda, hapis cezasının infazını belirli bir süre erteleyebilir ve sanığa yeniden uyum sağlama şansı tanıyabilir.
- Verilen cezanın doğrudan infaz edilmesi yerine, adli para cezasına dönüştürülmesi ya da kamu hizmeti gibi alternatif yaptırımlar uygulanması yönünde karar verebilir. Böylece, sanık toplum yararına bir faaliyet gerçekleştirerek cezasını yerine getirme imkânına sahip olur.
- Sanığa önceden verilmiş olan cezanın yarısını aşmayacak şekilde infaz edilmemesine hükmedebilir. Bu seçenek, adil yargılanma ve hakkaniyet ilkeleri gereğince sanığın mağdur edilmemesi için tanınmış bir imkândır.
Bu süreçte mahkeme tarafından verilen veya yeniden düzenlenen hükümlere karşı sanık tarafından itiraz edilebilmesi mümkündür. Böylece sanığın savunma hakkı korunarak adil bir yargılama ortamı sağlanır.
Bu hükümlerin varlığı, HAGB kararlarının yalnızca suç işleyen kişilere ikinci bir şans vermekten ibaret olmadığını, aynı zamanda adalet sisteminin bireylerin özel koşullarına göre esneklik ve hakkaniyet gösterebilme potansiyeline sahip olduğunu da ortaya koymaktadır. Bu sayede, sanıkların kendi kusur ve ihmalleri dışındaki nedenlerle ortaya çıkan engeller sebebiyle haksız şekilde cezalandırılmalarının da önüne geçilmiş olur. Ancak bu hükümlerin her zaman otomatik olarak uygulanmadığını ve söz konusu koşulların mahkemenin detaylı değerlendirmesine ve takdir yetkisine tabi olduğunu unutmamak gerekir. Mahkeme, her somut olayda mevcut şartları titizlikle inceleyerek hangi çözümün daha adil olduğuna karar verir.
HAGB Kararlarında Zamanaşımı ve Davanın Düşmesi
Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması (HAGB) kararlarında, mahkemenin sanık hakkında belirlediği denetim süresi, söz konusu kararın kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Genel kural olarak bu süre 5 yıl şeklinde düzenlenmiş olsa da mahkeme, sanığın içinde bulunduğu özel durumlar veya suçun niteliğini dikkate alarak bu süreyi bazı istisnai hallerde 1 yıl gibi daha kısa bir zaman dilimi şeklinde belirleyebilir.
Sanık, mahkeme tarafından belirlenen denetim süresi boyunca kasten yeni bir suç işlemez ve kendisine getirilen yükümlülüklerin tamamını eksiksiz olarak yerine getirirse, HAGB kararıyla birlikte askıya alınmış olan mahkûmiyet hükmü ortadan kaldırılır. Bu aşamada, mahkeme davanın düşürülmesine karar verir ve sanık hakkında daha önce belirlenmiş bulunan ceza, hukukî sonuç yaratmadan ve herhangi bir kayıt oluşturmadan tamamen hükümsüz hale gelir. Bu nedenle sanık, adli sicil açısından herhangi bir olumsuzluk yaşamaz ve hükümlü olarak kabul edilmez.
HAGB Kararlarının Dava Zamanaşımı Sürecine Etkisi
Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması kararları, dava zamanaşımını doğrudan doğruya etkileyen bir hukukî mekanizma olarak karşımıza çıkar.
- Denetim süresince dava zamanaşımı durur: HAGB kararının mahkeme tarafından kesinleştirilmesi ile birlikte, dava zamanaşımı süreci geçici olarak askıya alınmış olur ve zamanaşımı süresinin işlemesi durur. Bu süreç boyunca dava zamanaşımı bakımından herhangi bir ilerleme söz konusu olmaz. Başka bir ifadeyle, mahkeme tarafından öngörülen denetim süresi içerisinde zamanaşımı süresi “beklemeye” alınır ve işlemeye devam etmez.
- Denetim süresinin sona ermesi durumunda zamanaşımı kaldığı yerden yeniden işlemeye başlar: Eğer sanık denetim süresi içerisinde mahkemece kendisine getirilen şartlara ve yükümlülüklere eksiksiz bir şekilde uymuşsa, dava düşmüş olacağından dava zamanaşımıyla ilgili bir mesele kalmaz. Ancak sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi ya da mahkeme tarafından belirlenen koşulları ihlal etmesi halinde, mahkeme önceden askıya aldığı hükmü açıklar ve sanık hakkında ceza infaz edilir. İşte bu durumda dava zamanaşımı, kaldığı yerden ve herhangi bir kesintiye uğramaksızın yeniden işlemeye başlar.
Buradan da anlaşılacağı üzere, HAGB kararı verilmiş olması, dava zamanaşımı sürecini tamamen ortadan kaldırmaz. Aksine, bu süreç geçici olarak dondurulur ve belli bir süre boyunca işlemesi engellenir. Sanığın denetim süresi içinde yükümlülüklerini yerine getirmemesi sebebiyle mahkemenin hükmü açıklaması durumunda, dava zamanaşımı daha önce durmuş olduğu noktadan itibaren tekrar aktif hale gelerek işlemeye devam edecektir. Bu durum, HAGB’nin zamanaşımı sürecini sona erdirmekten ziyade, belirli koşullar altında onu erteleyen bir hukukî düzenleme olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
HAGB Kararının Açıklanması ve Hukuki Sonuçları
Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması (HAGB), Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 231. maddesi kapsamında düzenlenmiş olan özel bir hukuki prosedürdür. Bu düzenleme sayesinde mahkeme tarafından suç işlediği tespit edilerek hakkında belirli bir cezaya hükmedilen sanığın, söz konusu cezasının belirli bir denetim süresi içerisinde uygulanmayarak beklemeye alınması mümkün kılınmıştır. Genellikle mahkemeler tarafından bu denetim süresi standart olarak 5 yıl biçiminde belirlenir. Bu süre boyunca mahkeme sanığın hem kasten yeni bir suç işlememesini hem de kendisine yüklenen yükümlülük ve tedbirlere eksiksiz olarak uymasını bekler. Ancak sanık, söz konusu denetim süreci içinde mahkeme tarafından belirlenen yükümlülüklere uymayı ihlal eder ya da başka bir kasıtlı suç işlerse, HAGB kararını vermiş olan mahkeme aşağıdaki adımları atarak süreci sonlandırır:
- Daha önce verilen HAGB kararını resmen kaldırır.
- Önceden belirlenmiş ancak askıya alınmış olan cezai hükmü artık uygulamaya koyar ve cezayı açıklar.
- Sanık, bu aşamadan itibaren hukuki açıdan “hükümlü” statüsüne geçer ve kendisine verilen bu hüküm artık resmi olarak adli siciline işlenir. Böylece sanık açısından çeşitli hukuki sonuçlar doğurur.
HAGB Kararının Açıklanmasına Yol Açan Durumlar
-
Denetim Süresinde Yeni Bir Kasıtlı Suç İşlenmesi:
Sanık hakkında verilen HAGB kararının yürürlükte olduğu denetim süresi içerisinde sanığın kasten yeni bir suç işlemesi hâlinde, mahkeme mevcut HAGB kararını iptal eder ve daha önce ertelenmiş cezayı artık uygulanmak üzere açıklar. Bu aşamadan sonra, yeni işlenen suçun mahkeme tarafından kesin hükme bağlanmasıyla birlikte sanık hakkında önceden verilmiş olan ceza kesinlik kazanarak infaz edilmeye başlanır.
-
Denetimli Serbestlik Tedbirlerinin İhlal Edilmesi:
HAGB kararının temel koşullarından biri, sanığın denetimli serbestlik kapsamında mahkeme tarafından kendisine yüklenen çeşitli yükümlülüklere hassasiyetle uymasıdır. Eğer sanık, bu yükümlülükleri yerine getirmez, örneğin mahkemece belirlenen toplumsal hizmet sorumluluğunu tamamlamaz veya düzenli bildirim yükümlülüklerini ihmal ederse, mahkeme yine HAGB kararını kaldırmak ve önceden belirlenen cezayı açıklamak yoluna gider.
Hükmün Açıklanma Süreci ve Sonrası
Denetim süresi boyunca sanığın kasten yeni bir suç işlemesi ve bu suçun mahkeme kararıyla kesinleşmesi ya da yükümlülük ihlalleri nedeniyle tedbirleri yerine getirmemesi durumunda, daha önce verilmiş ancak uygulanmayarak beklemeye alınmış olan cezanın infaz edilmesi kaçınılmaz hale gelir. Mahkeme bu durumda resmi bir duruşma yaparak sanığın savunmasını da alır ve önceden ertelenmiş cezayı açıklayarak sanık hakkında infaz sürecini başlatır. Böylece sanık, standart bir mahkûmiyet sürecine girer ve hakkında verilen cezanın tamamını veya bir kısmını çekmek üzere resmi olarak hükümlü statüsüne alınır. Bu süreç sonucunda, sanık açısından adli sicile kalıcı şekilde işlenen bir kayıt meydana gelir ve sanık, ilerleyen dönemde sabıkalı olarak değerlendirilir.
HAGB Kararlarına Karşı Başvurulabilecek Kanun Yolları
Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması (HAGB) kararına karşı, bu kararın gerekçeli şekilde sanığa tebliğ edildiği tarihten itibaren iki hafta içinde istinaf başvurusu yapmak mümkündür. Sanık, hakkında verilen HAGB kararının hukuki ve maddi olarak hatalı olduğunu düşünüyorsa, bu süre içerisinde mahkemeye başvurarak söz konusu kararın yeniden incelenmesini talep edebilir
HAGB Kararlarının İstinaf ve Temyiz Yollarıyla İncelenmesi
HAGB kararlarına karşı başlatılacak istinaf süreci, mahkeme hükmünün ilgili kişiye tebliğ edilmesini izleyen iki haftalık süre içinde başlatılmalıdır. İstinaf başvurusu, kararı vermiş olan ilk derece mahkemesine yazılı dilekçe sunulması veya mahkeme zabıt kâtibine sözlü olarak beyanda bulunulması yoluyla gerçekleştirilebilir.
Ancak eğer HAGB kararı ilk derece mahkemesi sıfatıyla Bölge Adliye Mahkemesi ya da doğrudan Yargıtay tarafından verilmiş ise, bu kararlar için istinaf yerine doğrudan temyiz yolu açıktır. Böyle bir durumda sanık, Bölge Adliye Mahkemesi veya Yargıtay’ın ilk derece sıfatıyla verdiği hükmün hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek Yargıtay nezdinde temyiz başvurusu yapabilir.
İstinaf ve temyiz süreçlerinde mahkeme kararları, sadece biçimsel olarak usul hukuku açısından değil, aynı zamanda cezanın içeriği, suça ilişkin maddi ve hukuki gerekçelerin doğruluğu ve hakkaniyeti açısından da ayrıntılı olarak değerlendirilir. Bu incelemenin temel amacı, HAGB kararlarının maddi gerçeğe ve yürürlükteki hukuka uygun olup olmadığının denetlenmesi, varsa hukuki hataların düzeltilmesi ve sanığın haklarının korunmasının sağlanmasıdır. Böylelikle adil yargılanma ilkesine ve hukuk devleti prensibine uygunluk güvence altına alınmaktadır.
HAGB Kararlarının İncelenmesinde Yetkili Mahkemeler
HAGB kararlarına karşı yapılacak olan kanun yolu başvurularının incelenmesinde yetkili kılınmış mahkemeler şunlardır:
- İstinaf İncelemesi: Yerel mahkemenin verdiği HAGB kararına karşı istinaf başvurusu yapıldığı takdirde, inceleme yetkisi hükmü veren mahkemenin bağlı bulunduğu bölgedeki Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yürütülür. Bölge Adliye Mahkemesi, HAGB kararlarını hem usul hukuku kurallarına uyulup uyulmadığı yönünden, hem de esasa ilişkin olarak suçun maddi ve hukuki unsurlarını dikkate alarak ayrıntılı şekilde inceler ve gerekli görürse hükmü değiştirebilir veya kaldırabilir.
- Temyiz İncelemesi: Eğer HAGB kararı, ilk derece mahkemesi sıfatıyla Bölge Adliye Mahkemesi ya da Yargıtay tarafından verilmişse, bu kararlara karşı doğrudan temyiz yoluna başvurulabilir. Bu durumda yetkili mahkeme olarak Yargıtay, ilk derece sıfatıyla verilen kararların hukuka uygunluğunu, kanun hükümlerine ve yargılama kurallarına uyulup uyulmadığını denetleyerek kararın hukuken geçerli olup olmadığını değerlendirir. Yargıtay tarafından yapılan temyiz incelemesi neticesinde, kararda hukuka aykırılık tespit edilirse kararın bozulması ya da düzeltilmesi yönünde hüküm verilebilir. Böylelikle, HAGB kararlarının hukuk sisteminin temel ilkelerine uygunluğu teminat altına alınmış olur.
İstinaf ve Temyiz Başvurusuna Kapalı Olan HAGB Kararları
Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması (HAGB) kararlarına karşı prensip olarak istinaf ve temyiz kanun yolları açık olsa d, bazı özel durumlarda söz konusu kanun yollarının kullanılmasına izin verilmemektedir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 272. maddesinin üçüncü fıkrasında, istinafa başvurulamayacak kararlar özel olarak düzenlenmiştir. Aynı kanunun 286. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında ise temyize götürülemeyecek olan mahkeme kararları açıkça belirtilmiştir.
Bu çerçevede, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş dosyalarda, henüz açıklanmadığı ve infaz edilmediği için beklemede olan cezaların hukuki niteliği önem kazanır. Buna göre, verilen hükmün niteliği ve ağırlığı değerlendirilerek istinaf ve temyiz yollarının kullanılıp kullanılamayacağı belirlenir.
HAGB Kararlarında İstinaf Yolunun Kapalı Olduğu Durumlar:
- Hapis cezasından çevrilen adli para cezaları dışındaki, doğrudan hükmedilen ve miktarı 15.000 Türk Lirası’nı geçmeyen adli para cezalarına ilişkin mahkûmiyet hükümleri,
- Kanunda belirtilen cezanın üst sınırı 500 günü aşmayan adli para cezasını gerektiren suçlar yönünden verilmiş olan beraat kararları,
- Kanun hükümlerinde açıkça “kesin” olduğu belirtilen mahkeme kararları.
Bu kapsamda kalan HAGB kararları açısından istinaf kanun yolu kapalıdır.
HAGB Kararlarında Temyiz Yolunun Kapalı Olduğu Durumlar:
- Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından verilmiş bozma kararları,
- Bölge Adliye Mahkemelerinin onadığı veya doğrudan hüküm verdiği, süresi 5 yıl veya daha az olan hapis cezalarına ilişkin kararlar ile her türlü adli para cezaları,
- İlk derece mahkemesince verilen cezayı artırmayıp, 5 yıl veya daha az hapis cezası veren Bölge Adliye Mahkemesi kararları,
- Hapis cezasından çevrilen alternatif seçenek yaptırımlara ilişkin kararlar,
- Suçun kanundaki ceza üst sınırı iki yılı aşmayan hapis cezalarına ilişkin hükümler,
- Doğrudan adli para cezasını gerektiren suçlara ilişkin kararlar,
- Eşya ya da kazanç müsaderesi kararları,
- Kanunda cezası 10 yıl veya daha az hapis ya da adli para cezasını gerektiren suçlarda verilen beraat hükümleri,
- Davanın düşmesi veya ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin mahkeme kararları.
Ancak, yukarıda sayılan temyize kapalı hükümlere rağmen, aşağıda belirtilen suçlarla ilgili olarak Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Daireleri tarafından verilen kararlar istisna olarak temyize götürülebilir:
- Hakaret suçu (TCK m.125/3),
- Toplumda korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçu (TCK m.213),
- Suç işlemeye alenen tahrik (TCK m.214),
- Suçu ve suçluyu övmek (TCK m.215),
- Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek veya aşağılama (TCK m.216),
- Kanunlara uymamaya alenen tahrik (TCK m.217),
- Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak (TCK m.217/A),
- Cumhurbaşkanına hakaret (TCK m.299),
- Devletin egemenlik sembollerini aşağılama (TCK m.300),
- Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini veya devlet kurumlarını aşağılamak (TCK m.301),
- Silahlı örgüt kurmak veya üye olmak (TCK m.314),
- Halkı askerlikten soğutmak (TCK m.318),
- Terörle Mücadele Kanunu’nun 6. maddesinin ikinci ve dördüncü fıkraları ile 7. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen suçlar,
- Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 28. maddesinin birinci fıkrasında, 31. ve 32. maddelerinde düzenlenen suçlar.
İstinaf ve Temyiz İncelemelerinin Yapılış Usulü
HAGB kararlarının istinaf ve temyiz incelemeleri, ilgili mahkeme tarafından dosya üzerinden ya da gerekli görülürse duruşma açılarak yapılabilir. Bu süreçte verilen her kararın usule ve hukuka tam olarak uygun olması, adaletin doğru şekilde gerçekleşmesi açısından son derece önemlidir. Bu nedenle, ceza yargılamasının her aşamasının ve HAGB kararlarına ilişkin itiraz süreçlerinin deneyimli bir ceza avukatı tarafından takip edilmesi, sanığın haklarının etkin biçimde korunması açısından büyük önem taşımaktadır. Böylelikle süreç daha güvenilir, adil ve hukuka uygun biçimde ilerleyecektir.